Müslümanlar olarak hesap gününü inanıyor muyuz ya da başka bir deyişle şayet inanıyorsak hesap gününe ne kadar hazırlık ile gideceğiz bunun hesabını yapıyor muyuz?
Geçen gün bir söz duydum hayata dair her şeyi özetliyordu: “Verdiysek alacağımız, aldıysak vereceğimiz bir hesap günü olacak.” Evet şayet öyle ise ki biz öyle olduğuna inanıyoruz, kendimizi nereye koyuyoruz? Hesap gününe alacaklı mı gideceğiz, yoksa borçlu mu gideceğiz?
Hani derler ya;“Ne verirsen elin ile o gelirmiş senin ile.”diye. Bir de kesilen kurban için söylenen “Yediğin değil dağıttığın senindir.” derler. Bizim inancımız böyle diyor fakat bizler buna ne kadar uyabiliyoruz onu da Allah bilir.
Bir kesimde şöyle bir uyarı yapıyor: “Kabir azabı yerine vicdan azabı anlatılsaydı, cehennem değil kul hakkından korkan bir toplum oluşabilirdi.”diyor. Din adamı değiliz bu konulara yorum yapma hakkını kendimizde görmüyoruz.
Ve fakat bildiğimiz bir şey var o da insanların yaptığı ve yapması gerekirken yapmadıklarından dolayı bir gün hesaba çekileceğidir. Yani insanların bir yaratılış gayesi var. İnsanlar mutfak ile tuvalet arasında hortum görevi görsün diye yaratılmamış. İnsan, onu yaratanı tanısın, onun buyruklarına uysun diye imtihan için yaratılmış.
Ve insan sosyal bir varlık. Etrafından da sorumlu vebu konuda da hesaba çekilecek. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” diye bunun için buyurulmuş. Bu dünyada ne için mücadele ettin, kendin için mi, millet için mi? Adalet için mi, şahsi çıkarın için mi? Koltuk derdinde miydin, hak hukuk, adalet derdinde mi? Sanırız bunlarda sorulur.
“İnsan, insan olması sebebiyle bütün insanlıktan mesuldür. Hele de Müslüman ise bu sorumluluk daha da artar. Müslüman Müslümanın din kardeşidir, bir yerde bir kardeşinin eline diken batsa acısını yüreğinde hissetmelidir.” diyorlar.
Buna göre Doğu Türkistan’da zulme uğrayan Uygur soydaşlarımızdan da mesulüz Gazze’de soykırıma uğrayan dindaşlarımızdan da mesulüz. Şayet öyle ise bunun hesabını nasıl vereceğiz?
Yeryüzü özellikle Müslümanlar için yaşanmaz bir yer olmuş ve İslam coğrafyası kan gölüne dönmüşken ve maalesef Müslüman devletlerin yöneticileri bunu düzeltmek için bir araya gelemiyorken bunun hesabını nasıl verebiliriz ki?
Son olarak iki isim verelimAktivist Ayşenur Ezgi Eygi ve Rachel Corrie. Bu iki kadında Siyonist zihniyet tarafından Filistin’de öldürüldü. Ayşenur Ezgi Eygi yeni şehit edildi fakat Rachel Corrie 21 yıl önce “Zulüm bizdense ben bizden değilim.” deyip Refah’taki yerleşim yerlerinin yıkılmasına karşı çıktığı için İsrail askerleri tarafından buldozer ile ezilerek hayatı sonlandırıldı.
Biz kişinin Türk mü, Müslüman mı olduğundan ziyade nerede durduğu ve ne için öldüğüne bakıyoruz. Kimsenin niyetini bilemeyiz. Şehit mi, ölü mü tartışmasına girecek değiliz. Allah C.C. istediğini istediği yere koyar.
Demek ki zulme ve soykırıma karşı olmak için illaki Müslüman olmaya gerek yokmuş. Kaldı ki bazı Müslümanların tavrı da ortada. Zalime dur demek için belki de insan olmak yeterli. Kim nerede duracak, kim nerede ne için ölecek taktir tabii ki yüce Yaradan’ın. O ne derse o olur!